Yerel basın baskı altında
Merkez medyada görev yapanların karşılaştıkları baskı ve sansür çoktan normalleşti; iktidar baskısının yerelde görev yapan bir gazeteciye dek uzanmasıysa tüm kamuoyunda şaşkınlığa yol açtı. Soner, işten atılma sürecini ve öncesinde yaşanan olayları Doğu Eroğlu’na anlattı.
Twitter kullanımınız bahanesiyle işten çıkartılmanız sizin için bir ilk mi oldu?
Asıl kovulmayı, Cavit Çağlar’ın İnterbank borçları sebebiyle 2008’de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) Olay Medya’ya el koymasından sonra yaşadım. TMSF sürecinin sendikal örgütlenme adına iyi bir fırsat olduğunu düşündük ve Türkiye Gazeteciler Sendikası ile iletişime geçtik. Sendikal örgütlenmenin nasıl yapılabileceğine ilişkin hiç bilgimiz yoktu ama kör topal ilerledik ve kısa sürede Olay Gazetesi ve Olay Televizyonu’nda yetkiyi alarak toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başladık.
Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri nasıl sonuçlandı?
TMSF yöneticilerinin Olay Medya’dan sorumlu kişilere kızdıklarını, sendikayı sokmamaları için baskı yaptıklarını duyuyorduk. Baskı artınca Olay Medya’daki TMSF’ciler iyice sıkıştılar ve sıfır zam önerip görüşmeleri kilitleyerek işi yasal sürece bırakmak istediklerini ifade ettiler. O sırada başka bir gelişme yaşandı. Ramazan Bayramı yaklaşıyordu ve çalışanlara çikolata dağıtılacaktı. Sohbet sırasında bir arkadaşıma, “Sıfır zam öneriyorlar, bir de dalga geçer gibi çikolata veriyorlar. Ben almayacağım!” dedim. Önce arkadaşım, sonra birlikte çalıştığımız pek çok kişi aynı tavrı benimsedi. Bu durum TMSF yöneticilerinin de kulağına gitti tabii… Onlar da normalde masalara bırakılan çikolataları imza karşılığı dağıtmaya başladılar. Nihayetinde yaklaşık 30 kişi dağıtılan çikolataları almayı reddetti. Birkaç gün sonra işe gittiğimizde işten atıldığımızı, binaya alınmayarak öğrendik. “Benim protesto kastım yoktu, aslında çikolata alacaktım” diyen 5 kişi işe geri döndüyse de, biz 8 kişi atılmış bulunduk.
Olay Medya’daki görevinize nasıl tekrar başladınız?
Açtığımız işe iade davalarını kazandık. Dava Yargıtay’dayken Cavit Çağlar TMSF ile bir protokol yaptı ve eski yöneticiler tekrar göreve geldiler. Yöneticilerle yaptığımız görüşmeler neticesinde, bir arkadaşımla birlikte tekrar işe başladık. Ancak verdikleri tüm sözlere rağmen birlikte atıldığımız 6 arkadaşımız geri alınmadı. Önceden dış haberler editörüydüm ve bir süre yine aynı görevi yürüttüm. Daha sonra önce Pazar Eki’nin, ardından da internet portalının başına geçtim.
Gezi Parkı ile artan sosyal medya kullanımı sizde nasıl bir etki yarattı?
Gezi Parkı olaylarına dek aktif bir Twitter kullanıcısı değildim. Ama olaylar sırasında, doğru kişiler takip edildiğinde Twitter’da ciddi bir bilgi akışı olduğunu gördüm. En ciddi haber kanalları olayları görmezden gelirken, gelişmeleri Twitter’dan takip ettik. Ben de hesabımdan çoğunlukla takip ettiğim kişilerin yazdıklarını paylaşarak (retweet ederek) bilgi akışına destek olmaya çalışıyordum.
Twitter’la ilgili ilk uyarı ne zaman geldi?
İlk uyarı Gezi olaylarının ikinci haftasında geldi. Genel yayın yönetmeni yanıma gelip, “Kişisel ve gazetenin kurumsal sosyal medya hesabından küfürlü, hakaret içeren şeyler paylaşmayın. Birileri fişliyormuş” dedi. Fişleyen, TMSF’nin atadığı yöneticilerden biriydi ve Cavit Çağlar geri dönünce kaçmak zorunda kalmıştı. Kaçarken de diğer TMSF yöneticisiyle birbirlerini kovup tazminatlarını almışlardı. Bu kişi Twitter’dan Olay’ın manşetlerini Bülent Arınç’a, Faruk Çelik’e gönderip, “TMSF yönetimindeki gazetenin manşetine bakın!” gibi ifadelerle muhbirlik yapmaya başladı. Daha da ileri gidip, çalışanların tweetlerini de bu kişilere iletmeye başladı. Ben de yayın yönetmenine, “Müsterih olun. Küfür hakaret, şiddet çağrısı, ayrımcı ifadeler kullanmak gibi bir âdetim yoktur” dedim. Birlikte çalıştığım arkadaşlarımı da uyardım.
İşten atıldığınız size nasıl tebliğ edildi?
Ay sonuna doğru muhasebeye çağrıldım. Yönetim kurulu üyelerinden biri, “Patrona senin ismin üzerinden çok yoğun baskı geliyor. Daha fazla engel olamıyoruz. Seni buradan biraz uzaklaştırmamız lazım” dedi. Önce 45 günlük iznimi kullanmamı, sonrasında da 3-4 ay ücretsiz izin almamı önerdi. Diğer seçenek olarak da tazminatımı verip 6-7 ay sonra durumu yeniden değerlendirmeyi teklif etti. Sözde bana iki alternatif sunuluyordu ama bir yandan da veda konuşması yapılıyordu. Kimseyi hedef alma niyetinde olmadığımı, çalıştığım kurumu bilerek zor durumda bırakmadığımı söyledim. “Ama birileri zor durumda kalacak diye bildiğimden geri adım atacak değilim. Buraya kadarmış” dedim, tazminatım hesaplandı, vedalaşıp çıktım.
Gezi Parkı Direnişi boyunca gazetenin yayın politikası nasıldı?
Olay TMSF’den geri alındığından beri hükümet yanlısı bir politika izledi. Bunun birçok sebebi var; Cavit Çağlar’ın hala borçlu olduğu gerçeğinin yanı sıra, TMSF’ye olan borca karşılık Bursa çıkışındaki bir araziyi teklif ettiği ancak burada imar bulunmadığı için Bursa Büyükşehir Belediyesi’yle iyi geçinmeye çalıştığı da söyleniyor. Yine de başlıklardan, haberlerden ve çevremden aldığım tepkiler ışığında Gezi Parkı sürecinde dengeli bir politika izlendiğini söyleyebilirim.
Yaşadıklarınızdan meslektaşlarınız nasıl etkilendi? “Daha dikkatli olmalıyız” demişler midir?
Kesinlikle demişlerdir, zaten hedeflenen de oydu. Sendikal süreçte de aynı şeyi yapmışlardı; önce aralarında işyeri temsilcilerinin de olduğu 8 kişiyi işten çıkartmışlar, sonrasındaysa içeride bir haber yayıp sendikadan istifa etmeyenlerin işten çıkartılacağını söylemişlerdi. Bir anda herkes istifa etmişti. Aynı şey tekrar yaşanıyor. Yapılan uyarılar, “Biz sizi uyarıyoruz. Berhan’ı da uyarmıştık ama dinlemedi. Bakın ne oldu!” şeklinde somutlaştı. Bu bir Twitter meselesi değil yani! (Birgün)