Setimes: ‘Yasal düzenlemeler kaygı yaratıyor’
Uluslararası haber sitesi SETIMES’ta yayınlanan Anna Wood imzalı haberde “Türkiye’de çevrimiçi web sitelerinin sözcülüğüne soyunan İYAD’ın “Yeni yasa sansür yöntemlerinden değil haklardan bahsetmelidir” açıklamasına değinildi.
Güneydoğu Avrupa’ya ilişkin on dilde bilgi ve haber sağlayan Southeast European Times (Setimes.com) web sitesi, Türkiye’de haber portallarına yönelik yasal düzenlemeler ve hükümetin yürürlüğe koyacağı zorunlu filtrelerin kaygı yarattığını dile getirdiği haberinde İnternet Yayıncıları Derneği’nin (İYAD) önceki hafta konuya ilişkin yaptığı basın açıklamasına değindi.
İngilizce, Arnavutça, Bulgarca, Boşnakça, Hırvatça, Makedonca, Rumence, Sırpça, Türkçe ve Yunanca olmak üzere on dilde yayınlanan 19 Kasım 2011 tarihli haber şöyle:
Halk, çevrimiçi haber portallarına yönelik yasal düzenlemeler ve hükümetin yürürlüğe koyacağı zorunlu filtreler konusunda kaygı ve hayal kırıklığı yaşıyor. İnternet yasakları, son dönemde Türkiye’de geniş yankı uyandıran önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Geçtiğimiz Mayıs ayında binlerce genç, hükümetin yürürlüğe sokulmasını teklif ettiği merkezi internet filtrelerini protesto etmek için sokağa döküldü.
Hükümetin aldığı bu tedbirleri sansürcülük olarak nitelendiren kesimin eleştirileri, o tarihten bu yana devam ediyor. Hatta konu son haftalarda çeşitli blog ve sosyal medya sitelerinde geniş ölçekte yer buluyor. Örneğin Türkiye’nin, internet devi Google’ın en fazla sansür uygulayan ülkeler listesinde ilk 10 içinde yer aldığı yönündeki CNN Türk kaynaklı haber, Yeni Medya ve Sosyal Medya Pazarlama gibi web siteleri aracılığıyla hızla yayıldı.
Google’ın sansür sıralaması, görünüşe göre ülkelerin video paylaşım sitesi YouTube’a yönelik sansürlerine dayalı olarak hazırlanmış bir liste ve burada ilk 10’a girmek pek de gurur duyulacak bir şey değil.
Mayıs ayında öfkeli kalabalıkları sokağa döken zorunlu filtrelerin yürürlüğe giriş tarihi, ilk önce 22 Ağustos olarak açıklanmıştı, ama bu tarih birkaç defa ertelendi. Şimdilik hükümetin planı, filtreleri 22 Kasım Salı günü devreye sokmak. İnci Sözlük’teki şu yorumdan da anlaşılacağı üzere, insanlar yürürlüğe giriş tarihi yaklaşan bu uygulama konusunda hâlâ kaygı ve öfke taşıyor.
“22 Ağustos falan dediler, bir şey kapanmadı. 22 Eylül dediler, yine kapanmadı, çözemedim olayı. Kapatsalar bile proxy var; her türlü gireriz, dert etmeyin.”
Öte yandan konuyla ilgili daha resmi adımlar da atılmıyor değil. Alternatif Bilişim Derneği (AITA), birkaç gün önce Yeni Medya sitesi aracılığıyla yaptığı açıklamada, merkezi internet filtresi uygulamasının iptali için Danıştay’da iptal davası açtıklarını bildirdi. Söz konusu uygulamanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu öne süren dernek, hükümetin filtreleri “gönüllülük” esasına dayalıymış gibi sunmasını da samimiyetsizlik olarak nitelendiriyor.
“Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle düzenleme yasal dayanaktan yoksundur.” diyen AITA, açıklamasına şöyle devam ediyor:
“Güvenli İnternet Hizmetine İlişkin Usul ve Esaslar” ülke genelinde uygulanacak ve milyonlarca kişiyi etkileyecek bir düzenleyici idari işlemdir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), yasalara aykırı şekilde, yasalarla düzenlenmemiş bir alanı idari bir işlemle düzenlemiştir.”
İnternet filtreleri haricinde kamuoyunun bilişim gündemini meşgul eden bir diğer önemli konu da, hükümetin, bağımsız çevrimiçi haber kaynaklarının, büyük medya kuruluşları ile aynı yasalara tâbi olmasını öngören yeni teklifi.
Hükümetin konuyla ilgili planını 1 Kasım’da açıklayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, söz konusu değişikliklerin Ocak ayında uygulamaya gireceğini bildirdi. Alınacak bu tedbirlerin, çok sayıda bağımsız çevrimiçi haber portalını etkileyeceği ve hatta kimilerine göre, ana akıma uymayanların susturulması için yetkililere imkan sağlayacağı düşünülüyor.
Arınç’ın açıklamalarına tepkiler gecikmedi. Çevrimiçi web sitelerinin sözcülüğüne soyunan İnternet Yayıncıları Derneği (İYAD), konuyla ilgili bir bildiri yayınlayarak, “Yeni yasa sansür yöntemlerinden değil haklardan bahsetmeli,” dedi.
AITA da bir makale ile tepkisini ortaya koydu. Makale, Medya Tava’nın aralarında bulunduğu pek çok platformda yayınlandı.
“Bu düzenleme, tanımdaki muğlaklık gereği çok geniş bir iletişim alanına yönelik olduğu için, aslında mevcut ve gelecekteki tüm internet kullanıcılarını ilgilendiriyor.”
“Hükümetten acilen ilgili düzenleme çalışmalarının şeffaf bir biçimde tüm kamuoyu ile paylaşılmasını talep ediyoruz!”
Tüm internet kullanıcılarına yönelik merkezi filtre uygulamasını ve çevrimiçi yayınları, ana akım medyaya uygulanan kurallara tâbi kılmayı öngören teklif bir yana, Türkiye’de sansür, hem sokaktaki vatandaş hem de medya açısından genel anlamda ciddi bir sorun teşkil etmeye devam ediyor.
Bunun en bariz örneklerinden birini, Zen Station gibi web sitelerinin kısa süre önce paylaştıkları bir videoda görmek mümkün. Söz konusu videoda, TRT’de canlı yayına konuk olan Prof. Dr. Ahmet Ercan, 1999 yılında yürürlüğe konan — ve daha sonra kalıcı hale getirilen — geçici deprem vergisi kapsamında toplanan paraların, niçin Van’a yardım için kullanılmadığını sorarak hükümeti eleştirince anında susturuluyor.
Videonun altındaki yorum da, tıpkı Prof. Dr. Ercan’ın yarım kalan sözlerine nazire yaparcasına yarım bırakılmış: “Geçici deprem vergisinin, AK Parti döneminde kalıcı hale getirildiğini ve vatandaşın yıkılan binalarının ücretsiz yapılması gerektiğini söyleyince…”
Türkiye, kimi kriterlere göre en sansürcü ülkeler listesinde ilk 10’da yer alsa da, halk, sansür karşıtı protestolardan hemen vazgeçecek gibi görünmüyor.
http://www.setimes.com/cocoon/setimes/xhtml/en_GB/features/setimes/blogreview/2011/11/19/blog-03